Kelimeler…
Mar 13, 2016Gündelik hayatımızda ortalama 400 kelime kullandığımızı biliyor muydunuz? İngiltere’de ortalama 2.000 kelime konuşuluyormuş, 2009 yılında bu rakamları açıklayan araştırmacı Türkçe’nin kolay bir dil olmasından dem vurmuş. Gerçekten de öyle kolay mı acaba?
Müzikdeki 7 ana notadan sayısız melodi çıkabiliyorken, 400 farklı kelime ile neler yapılmaz ki değil mi? Bazen tek bir kelime ile mutlu olabiliyor, yine tek kelime ile mutsuz olabiliyoruz.
Peki her kelimeye yüklenen anlamı ve hissiyatı okuduğumuzda veya duyduğumuzda tam olarak anlayabiliyor muyuz? Bana kalırsa hayır. Bir melodinin hüzünlü veya neşeli olduğunu duyar duymaz anlıyorken, bazen bir kelimenin ardında neler saklı olduğunu bilmek o kadar zor ki.
Geçenlerde iyi konuşmakla ilgili videoda ilk yapılması gerekenin karşınızdakini dinlemek olduğunu anlatıyordu. Genellikle karşımızdaki kişi bir şeyler anlatırken kafamızda vereceğimiz cevaba veya kendi anlatmak istediklerimize odaklanıp, karşımızdakileri doğru şekilde dinleyip anlamadığımızdan bahsediyordu.
Hal böyleyken karşımızdaki kişinin her kelimesinin arkasında neler olduğunu anlamak da imkansızlaşıyor. Bir kere kurduğumuz cümleler genellikle bizim cümlelerimiz değil. Kendi kelimelerimizle cümle kurmaktansa bazı cümle kalıplarına kendimizi hapsediyoruz, sanırım o nedenden olacak ki ucundan azıcık da olsa içimizdekileri yansıtan güzel bir söz buldumu hemen sosyal ağlarda paylaşmaya başlıyoruz.
Kimbilir başkalarının kelimelerinin ardına farklı farklı ne düşünceler, ne hissiyatlar saklanıyor. Başkalarının kelimeleriyle, cümleleriyle kendimizi ne kadar anlatabiliriz? Ya da ne kadar samimi olabiliriz? Bayram günlerinde atılan kopyala+yapıştır sözler ne kadar samimi ise başkalarının kurduğu cümlelerin ardına sığınmak da o kadar samimi belki de.
Bir başka yerde okuduğum makalede gündelik hayatta kullandığımız farklı kelime sayısını arttırmak için kitap okunması salık verilmiş, oldukça faydalı fakat her zaman ruh halinize uygun bir kelime olmuyor maalesef.
Peki ne yapmalı? Sanırım ilk olarak kendi içimizdekileri kelimelere dökmeden önce çevremizdekilerin kelimelerini iyi anlamaya çalışmalı, empati kurmaya çalışmalıyız. Daha sonra samimiyetsiz cümleleri bir kenara atıp gerçekten içimizden gelen şeyleri anlatan cümleler kurmalıyız belki de. Böylece sözde iletişim çağında bir nebze de olsa gerçekten iletişim kurabiliriz.
Her şeye rağmen kelimelere sığdıramadıklarımız elbette olacaktır. Ağırlığını kaldıramadığımız hislerin yükünü bir kaç kelime mi taşıyacak? Öyle kolay mı?