Geçmişten Günümüze Bilgisayarlar – Bilgisayar Tarihçesi I
Nis 30, 2014Artık hayatımızın vazgeçilmez bir parçası olan bilgisayarlar artık cebimize kadar girmiş durumda, peki bilgisayarlar ilk icat oldukları zamandan bugüne kadar ne gibi değişimler geçirdi? İlk bilgisayarlar neye benziyordu, nasıl çalışıyorlardı? İlk laptop ne zaman üretildi, kaç kiloydu? Bilgisayarların tarihçesi için önemli konuları elimden geldiğince örneklerle aktarmaya çalışacağım.
Yazının uzunluğu nedeniyle iki bölüme ayırmaya karar verdim. İlk bölümde 1940’dan 1970’e kadar bilgisayarların gelişimini, ikinci bölümde 1970’den günümüze bilgisayarların gelişimini aktaracağım.
İlk Jenerasyon Bilgisayarlar (1940-1950)
Bilgisayarlarla ilgili her kitapta hesap makineleri bilgisayarların atası olarak anlatılıp durulur ve ilk bilgisayarın ENIAC (Electrical Numerical Integrator And Calculator) olduğu söylenir fakat nasıl üretildiği neye benzediği konusunda hiçbir bilgi verilmez. Aslında ENIAC‘dan önce 1942 yılında Atanasoff/Berry Bilgisayar (ABC) iki araştırmacı isimlerini verdikleri bir dijital elektronik bilgisayar üretmişti fakat programlanabilir değildi, sadece lineer denklemler hesaplamada kullanılıyordu. ENIAC programlanabilir, genel kullanıma yönelik ilk bilgisayar olduğu için modern bilgisayarların atası olarak kabul ediliyor, bakalım nasıl üretilmiş.
1940’lı yılların başında amerikan ordusu ikinci dünya savaşı esnasında topların ve diğer silahların isabet oranını arttıracak tabloları oluşturmak için gerekli hesaplamaları yapabilecek bir bilgisayara ihtiyaç duyuyordu. Bu nedenle 1942 yılında Balistik Araştırma Laboratuarı daha önce bir kaç hesaplama makinesi üretmiş Pensilvanya Üniversitesi Elektrik Mühendisliği bölümünden araştırmacı John Mauchly’e başvurdu. John Mauchly hesaplamaları hızlandırmak amacıyla vakum tüpleri (bugün 0 veya 1 verisini saklayan transistörler yerine) kullanıyordu. 1943 yılında John Mauchly’in başdanışman olarak görev yaptığı ve John Presper Eckert’in başmühendis olarak yaptığı çalışmalar sonucu ilk 18 ay ENIAC‘ın dizaynı tamamlanmış bilgisayarın üretimi ise 12 ay sürmüştü. 500bin dolara mal olan bu bilgisayarın üretimi bittiğinde ikinci dünya savaşı sona ermişti.
ENIAC ‘ın üretiminde 17.468 vakum tüpü, 70.000 direnç, 10.000 kapasitör, 6.000 manuel switch kullanılmıştı ve lehimlenmiş tam 5 milyon birleşim noktası bulunuyordu. ENIAC tam tamına 167 metrekare yer kaplıyordu, 30 ton ağırlında idi ve saatte 150 kilowatt elektrik tüketiyordu. ENIAC bir saniyede 5.000 toplama işlemi, 357 çarpım işlemi veya 38 bölme işlemi yapabiliyordu ve bu o zamana kadar üretilmiş hesapmakinelerinden 1.000 kat daha hızlı olmak anlamına geliyordu.
ENIAC‘ı programlamak ise çok zor bir işti, bunun için kabloların yerlerini değiştirmek switchlerin konumlarıyla oynamak ve daha bir çok işlem gerekiyordu ve bu mühendisler için eziyet dolu haftalar demekdi. ENIAC girdi için bir kart okuyucu kullanıyordu, çıktı için ise bir kart basma makinesi.
LEO I – İlk İş Bilgisayarı (1951)
İngiltere’de J. Lyons and Co. firması restoran zincirleri bulunan yiyecek üretimi yapan gıda sektöründe faaliyet yapan bir firmaydı. Çalışma metodlarını geliştirmek için araştırmalarda bulunan firma yöneticileri ilk önce amerika ENIAC’ın geliştiricilerinden biriyle tanıştılar ardından İngiltere’ye döndüklerinde ENIAC’dan ilham alınarak üretilmekte olan EDSAC’ın geliştiricileriyle tanıştılar. Ancak EDSAC’ın tamamlanması için mali destek gerekiyordu ve şirket olarak ileride kendi kullanımları için bilgisayar üretilmesi konusunda EDSAC bilgisayarının geliştiricileri ile anlaşarak EDSAC bilgisayarının tamamlanması için gerekli mali desteği verdiler ve EDSAC 1949 yılında tamamlandı. Ardından yapımına başlanan LEO I (Lyons Electronic Office I) 1951 yılında devreye alınıp şirketin fırın departmanı için hesaplamalara başladı.
LEO I’in işlemci hızı 500kHz idi (bugün akıllı telefonlarda kullanılan çift çekirdekli işlemciler bundan 10.000 kat daha hızlı) ve çoğu komutun sonuçlandırılması sadece 1.5ms (saniyenin binde yaklaşık binde ikisi) alıyordu. Ayrıca LEO I çok gürültülü çalışan bir cihazdı.
LEO I’i çalışırken dinlemek için play’e basınız.
İlk zamanlar hesaplamalar için kullanılan LEO I daha sonra bordro, envanter vb. amaçlarla daha çok alanda kullanılmaya başladı. Her gün öğlen vakitlerinde dükkanların günlük siparişleri telefonla merkeze bildirilirdi ve LEO I gecelik üretim ihtiyaçlarını, dağıtım takvimlerini, faturaları, maliyetleri ve yönetim raporlarını hesaplamak için kullanılırdı. LEO I’i daha sonra LEO II ve LEO III takip etti ve LEO serisi bilgisayarlar 1981 yılına kadar kullanıldı.
İkinci Jenerasyon Bilgisayarlar (1955-1960)
1947 yılında ilk transistörün Bell Telefon Laboratuarlarında bulunmasıyla bilgisayarların boyutunun küçülmesi için en büyük adımlardan biri atılmış oldu.Vakum tüplerinin yerini transistörlerin almasıyla bilgisayarlar daha az enerji ve ısı üretmeye başladı ve bugünün standartlarına göre çok fazla da olsa ilk jenerasyon bilgisayarlara göre çok daha az yer kaplamaya başladı. 1956 yılında IBM 350 RAMAC adlı ilk disk sürücüsünü üretti ve depolama sistemleri açısından önemli bir mihenk taşı oldu.
İlk transistörlü bilgisayar Manchester Üniversitesi tarafından 1953 yılında üretildi. Ancak transistörlü bilgisayarların en popüleri IBM 1401 idi. 1959 yılında üretilen bu bilgisayar 6 adet farklı bellek kapasitesiyle üretiliyordu 1.4K, 2K, 4K, 8K, 12K, veya 16K (16K bugünkü ortalama bir mp3 dosyasının 192’de 1’i ediyor). IBM 1401 COBOL ve FORTRAN dillerini destekliyordu, IBM 1401 daha çok küçük işyerlerinde kullanılmış, kurulduğu Hindistan ve Pakistan’da 1980 yılına kadar kullanılmaya devam etmiştir.
Üçüncü Jenerasyon Bilgisayarlar (1960-1970)
1958 yılında Texas Instruments firmasından Jack Kilby ilk entegre devrenin yani mikroçipin tanıtımını yaptı. Yarı iletken silikondan devrelerin yapımı hem boyutların daha küçülmesine hem de daha pratik bir şekilde üretime olanak sağladı. Böylelikle bir mikroçipe çok daha fazla transistör yerleştirmek mümkün oldu, transistör sayısı artınca da bilgisayarlar daha hızlı işlem yapmaya başladı.
Mikroçipler icat edildikten hemen sonra kullanılmaya başlamasa da hem eski tip transistör hem de mikroçipler kullanan IBM’in System/360 hibrid bilgisayarı bu dönemin en önemli üyesi oldu.
IBM System/360 veya (S/360) 1964 yılında üretildi. IBM S/360 hem küçük işletmelerin hem de büyük işletmelerin ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir şekilde ölçeklendirilebilir bir mimariye sahipti yani bilgisayarın gücü ihtiyacınızı karşılayamadığı zaman güncel deyimle Upgrade etmek yani yükseltmek mümkündü. Saniyede 1.800 ila 34.000 komut işleyebilen S360 modellerinin en hızlı S/360 modeli en yavaş olanından 50 kat daha hızlı çalışıyordu ve bellek seçenekleri 8 KB’den başlayıp 8 MB’ye kadar uzanıyordu. Depolama seçenekleri ise 256 KB ile 1024 KB arasında değişiyordu.
IBM’in bu serisinin önemli bir özelliği de 8 bitten oluşan 1 Byte terimini geliştirdiği yeni standartla literatüre sokmasıdır.
Buraya kadar incelediğimiz bilgisayarlar çok yer kaplayan, oldukça büyük, pahalı ve iş yerlerinde kullanılan bilgisayarlardı, mikroçiplerin bilgisayarda tamamiyle kullanıma girmesi hem bilgisayarları daha da küçültecekti hem de ucuzlatarak kişisel kullanıma uygun hale getirecekti. Mikroçiplerin bulunmasıyla kişisel bilgisayar PC’nin ortaya çıkması için gerekli ortam sağlanmış oluyordu. Mikroçiplerin tam anlamıyla bilgisayar mimarisinde yer aldığı 1971 yılından günümüze kadar uzanan Dördüncü Jenerasyon Modern bilgisayarların tarihçesini ayrı bir yazıda ele alacağım.
Görüşmek üzere.